
Edebiyat ve sanatın günlük yaşantımızdaki ‘olası’ hayati rolü üzerine,
Dahiliye-1
Tam karşında esaslı bir edebiyat yazıtı, iştahla eline alır okumaya başlarsın. Doktor sırasındasındır, burnun sıvısını salgılamakla mesaideyken sen selpaksızlığın kefaretini kazağının en mahrem bölgelerine ödetmekle meşgulsündür o sıralar. Clint mansell’in the Fountain soundtrack albümünü kulaklarına tıkamanın zamanıdır dersin. Tereddüt etmen için zaman yoktur. Klasik müziğin karanlık dehlizlerinde kemanların ıslak dalgalarını, ayağına takılan hasta teyzenin yaşlı bakışlarında hissedersin. Yazı sana içten içe karışmaya başlamıştır bir kere. Bulanır geçmişte gördüklerin şu an’ın notalarıyla. Zekanın farkına varırsın okudukça ertelenmiş kelimelerini. Bu kez bilgisayarının başında yada hiç olmamış daktilonunun başında değilsindir daha fazla ertelemeden hemen şimdidir. Bu sefer diğer eline alırsın seni çoğu kez seni alıkoyan okul defterini. Şimdi deftere sondan başlarsın yazmaya az önce okuduklarını başkalarıda yazsın diye. O an, manşet insanlarından bir farkın yoktur, Belkide hiç olmamıştır diyebilmektir ‘o’ an’ı besleyen. Bazen doktorun kapısının üstündeki led ekranda ismini beklerken bulursun yıllardır içinde yosun tutmuşları..
Sonra yavaş yavaş giderek zorlaşır herşey. 0.7 kaleminin ucu bitmiştir ispirtolu kaleme geçersin. Mp3 player'ın zonglamaya başlamıştır güçsüzlükten, telefon mu çalıyodur acaba? Yoksa doktor sırası mı geldi? Etraf çok kalabalıklaştı, terlemeye başladım. Daha yetişmem gereken bir ders var fakültede.
Belki Hastane ortamı, ya da client mansel, kargamecmua, akan bir burun nedenini tam olarak hiç bir zaman bilemeyeceğim bir kaynaktan fışkıran yaşam öz suyu yine aynı tempo da emmiştir damağındakileri..şimdi kederliyim biraz. Yaşam katsayım angaryalarım arasında giderek düşmekte, ve ben gel-git’lerimle tenhalardayım. Kağıt da bitti sanırım burnumu silmeliyim sıradaki hasta benim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder